8 Kasım 2007 Perşembe

Şizofreni

Şizofreni, kişinin duygu, düşünce ve davranışlarında önemli değişikliklere neden olan, belirtileri ve seyri kişiden kişiye değişiklik gösteren, hastaların bir kısmında iyileşmeyle, bir kısmında ise toplumsal ilişkiler ve entellektüel faaliyetlerde önemli kayıplara yol açan bir ruhsal rahatsızlık türüdür.Başlama yaşı genellikle 15-35 yaşları arasındadır.

Şizofreni kelimesinin anlamı

Şizofreni (schizophrenia) kelime olarak zihin bölünmesi anlamına gelmekle birlikte bu, 1900'lü yılların başlarında kullanılan eski bir deyimdir. Günümüzde şizofreni kelimesi zihin bölünmesi ya da kişilik yarılması anlamında kullanılmamaktadır. Yine eski dönemlerde şizofreniye 'erken bunama' denmişse de bu tanımlama da bugün terk edilmiştir.

Sebebi

Sebebi kesin olarak bilinmemekle birlikte kalıtımın, biyokimyasal, ruhsal, toplumsal, çevresel etmenlerin şizofreninin ortaya çıkışında rolü olduğu bilinmektedir Şizofreninin, biyolojik yatkınlığı olan bir insanda, bir dış etmenin gerilim oluşturan etkisiyle ortaya çıktığı söylenmektedir.

Ortaya çıkış zamanı

Şizofreni 1535 yaşları arasında ortaya çıkar. Toplumda ortalama yüz kişiden birinde görülür. 40 yaşından sonra ise nadiren rastlanmaktadır.

Gidişatı

Şizofreni rahatsızlığının belirtileri insandan insana değiştiği gibi aynı insanda zaman içinde de farklılık gösterir. Şizofreninin üçte ikisinde rahatsızlık, kısa süreli alevlenmelerde düzelme dönemleri arasındaki tekrarlar halinde görülmektedir. Günümüzde rahatsızlığın gidişatında olumlu bir değişiklik olduğu gözlenmektedir.

Şizofreniyi şu şekilde fark ederiz

Şizofreni kendisini insanın dış görünüşünde, konuşmasında, duygularını ifade etmesinde, davranışlarında,düşüncelerinde yaptığı değişiklikler ve bunların toplumsal yansımalarıyla belli eder.Başlıca belirtiler şu şekilde özetlenebilir:

  • Giyim-kuşama özen ve kendine bakım azabilir, alışılagelmişin dışında giyinme görülebilir.
  • Mimikler ve jestlerde azalma, çevrede olup bitenlere karşı ilgisizlik görülebilir. Bazılarında yüz ifadesi donuklaşabilir.
  • Bazı hastalarda konuşma bozulur. Dağınık ve muğlak olabilir. Yer yer kopmalar içerir, gereksiz ayrıntılarla doludur, belirli bir mantık örgüsü izlenmez. Bazılarında ise konuşma normal görünümdedir
  • İçine kapanma veya yakınlarına bağımlılıkta artma görülebilir. Amaçsız ve anlamsız davranışlar gösterebilirler. Hiç hareket etmeme, devamlı bir noktaya bakarak hiç konuşmama veya saldırgan davranışlar olabilir.
  • Hastaların çoğunda takip edildiklerini, öldürüleceklerini, aleyhlerinde komplo-tuzak kurulduğunu düşünme ve korkma görülebilir. Bir kısmı kendileriyle ilgili yayın yapıldığı düşüncesiyle çevreden, televizyondan gazetelerden rahatsız olabilirler.
  • Kimileri vücudunda değişiklik olduğunu veya bedensiz olduklarını düşünebilirler.
  • Bazıları kendileri ile konuşan, kendilerine emreden, hakaret eden, hareketleri hakkında yorum yapan sesler işitebilirler.
  • Bazı hastalar da da uyanıkken gözlerinin önüne çeşitli görüntüler geldiğini ifade edebilirler.
  • Her 100 kişiden 1’inde görülebilmektedir.

Bu hastalığın sebeplerini ikiye ayırabilriz

Biyokimyasal: Sinir aralığındaki ileticilerden bazılarının (özellikle dopamin ve serotonin) etkinliklerinin bozulması.

Genetik: Yakınlarında şizofreni hastası olanlarda şizofreni gelişme olasılığı normal insanlara göre biraz daha fazla olabilir.

İyileşme

Şizofreni tanısıyla tedavi olan kişilerin beşte birinde zaman içinde belirtilerin tamamen ortadan kaybolduğu saptanmıştır. Genel olaraksa hastalık yok olmaz, ancak hastaların büyük kısmında düzenli ve sürekli ilaç tedavisi ile önemli iyileşmeler elde edilebilir.

Tedavi

Tedavide öncelik ilaç kullanımındadır. Ancak şizofreniyle ilgili bütün sorunların çözümünde ilaç tedavisi tek başına yeterli olmamaktadır. Bu nedenle özellikle toplumsal yaşantıya ait yakınmaların çözümlenmesinde ailenin anlayışlı, destekleyici ve teşvik edici yaklaşımı, hastaya nasıl davranacaklarına dair hekimle işbirliği yapılması son derece önemlidir.

· Genellikle tedavinin, ,uzun yıllar aksatılmadan sürüdürülmesi önerilir.

· Kontrollere doktorunuzun verdiği randevulara göre gelinmelidir.

· Tedavinin amacı, hastalığı yok etmek değildir; hastalığın belirtilerini gidermektir

(Ör;Şeker hastalığı gibi). Ailenin hastaya karşı tutum ve davranışları, hastalığın seyrini ve tedavisini önemli ölçüde etkilemektedir. Özellikle, hastayı aşırı eleştiren, itici yaklaşımlar ya da tam tersi aşırı, koruyucu, kollayıcı tutum en yanlış davranışlardır. Mümkün olduğunca hastanıza karşı doğal ancak hasta olduğunu da bilerek davranınız

Şizofrenide Psiko-Sosyal Tedaviler

Şizofrenide ilaç tedavisi dışında kalan diğer tedavi yöntemlerini tanımlamak için "psiko­sosyal tedaviler" terimi kullanılır. Psiko-sosyal tedaviler, düzenli ilaç kullanmakta olan ve rahatsızlığın alevlenme döneminde bulunmayanlar için geçerlidir.

Psiko-ossyal tedaviler

Şizofreni, kişinin dünyayı algılama tarzını, düşünce ve duygularını etkileyerek başkalarından farklı davranışlar göstermesine yol açan bir rahatsızlıktır. Şizofrenisi olan kişi düşünce dizgesinde ortaya çıkan gerçek dışı, benliğe yabancı değişikliklerin etkisinde yoğun bir bunaltı yaşar. Yaşadığı bunaltı nedeniyle kişiler arası ilişki kurmayı sağlayan basit işlevleri bile yerine getiremeyebilir. Benlik bütünlüğünü koruyamadığı için başkalarına karşı kendisini savunmasız hisseder. insanlara güveninin kaybolmasıyla birlikte kendi dünyasına çekilmeye, ilişkilerini asgariye indirmeye başlar. bu farklılaşma aile ilişkileri, kişiler arası ilişkiler, okul, iş ve sosyal uyum üzerine olumsuz bir şekilde yansır.

Bu değişikliklere şizofrenisi olan kişinin yakınları bir anlam veremeyip kaygılanarak ne yapacaklarını, nasıl davranacaklarını bilemez hale gelirler. Şizofrenisi olan kişilerin yakınlarında öncelikle gözlenen tepki rahatsızlığın yadsınması ve değişikliklerin kapris, tembellik, bencillik olarak değerlendirilmesidir.

Rahatsızlık süreci ilerledikçe toplumsal ortamdan uzaklaşma, kendi dünyasına kapanma artar. Aile fertlerinin bu uzaklaşmaya tepkisine bağlı olarak da "kopma" süreci şekillenir. Şizofrenisi olan kişinin kendine özgü dünyasını anlama çabasında olmayan ön yargılı yaklaşımlar sorunu iyice çözümsüz hale getirebilir. Gerçeği algılamadaki farklılıklar, çevreye ilgide azalma, sorumluluk almakta ve yerine getirmekte güçlük gibi şizofreni ra­hatsızlığının doğasına ilişkin sorunlar nedeniyle kişi belirgin uyum sorunları yaşamaya başlar.

İşte bu noktada hem rahatsızlığı olan kişinin iç dünyasındaki karışıklığı düzeltecek hem de toplum içindeki yalnızlığını ortadan kaldıracak, giderek yitirmekte olduğu yetenek ve becerilerini ona yeniden kazandıracak, bozulmuş iletişimi yeniden kurabilmesine olanak verecek tedavi yaklaşımlarının devreye girmesi gerekli olmaktadır. Bu nedenle şizofreni tedavisinin önemli bir bölümünü psiko-sosyal yaklaşımlar oluşturmaktadır.

Şizofrenide kullanılan psiko-sosyal tedavi yöntemleri

1. Destekleyici Tedaviler:

Bu tedavi yaklaşımı şizofrenisi olan kişinin yeteneklerinin gerilediği stresli yaşam olaylarına karşı daha duyarlı hale geldiği düşüncesine dayanır.

Tedavide amaç, eksiklikleri ve kayıpları ortadan kaldırma, duygusal destek sağlama, yaşam olaylarına yönelik uygulanabilir bilgi ve beceri kazandırmaktır.

Günümüzde şizofreni için uygulanabilirliği en kolay, yaygın bireysel psikoterapi yöntemi olarak kabul edilmektedir.

Destekleyici psikoterapi etkir.ı dinleme; günlük yaşamı etkileyen sorunların çözümü üzerine konuşma; hastalık belirtileri, nüks ve riskler konusunda bilgilendirme tedaviye uyum sağlama ve sosyal ilişkileri desteklemeye yönelik olarak uygulanır. Kısa süreli bir yaklaşımdır. Kişi hastalık belirtileri ve belirtilerin stresle ilişkisi konusunda eğitildiğinde sıkıntı yaratan durumlarla baş etme, kontrol altına alma ve savunma stratejileri geliştirme şansına sahip olur.

2. Bilişsel Davranışçı Tedaviler:

Bu tedavi yöntemi rahatsızlığın nedenine yönelik değildir. işlevselliğin arttırılması rahatsızlığın olumsuz gidişinin engellenmesi amaçlanmaktadır. Şizofrenisi olan kişinin sorunları işlevsel açıdan ele alınarak uyumsuz davranışın yerine uyumlu davranışın konması hedeflenir. Hem yitime maruz kalan yetiler hem de sağlam kalan davranış özellikleri ele alınır. Halihazırda sahip olunan beceri ve yetenekler aracılığıyla günlük yaşamdaki işlevsellik arttırılmaya çalışılırken, yitirilen davranışları da yeniden kazandırma stratejileri uygulanır. Şizofrenisi olan kişinin düşünce bozuklukları özellikle sanrılarla (hezeyanlarla), işitsel varsanılarla başa çıkması duygularını uygun bir şekilde dışa vurabilmeyi öğrenmesi sağlanmaya çalışılır. Bu amaçla günlük faaliyetlerin kayıt edilmesi program hazırlama ve uygulama, ev ödevlerinin gerçekleştirilmesi tedavinin önemli unsurlarındandır. Uzun süreli bir tedavi yaklaşımında tedavi, oldukça yapılandırılmış bir program dahilinde ailesel iletişimi ve şizofrenisi olan kişinin sorun olarak nitelenen davranışlarını değiştirmeye yöneliktir.

3. Grup Tedavileri:

Rahatsızlığın bazı belirtilerinin ortadan kaldırılması, sosyal uyumun arttırılması, bilişsel kayıplar ve işlev yitiminin azaltılması amaçlanır. Grup dinamiklerinin sunduğu zeminde etkileşim, eğitim ve destek olanaklarıyla ortak yaşantıların paylaşılması, toplumsal davranışlar konusunda geri bildirim, yeni sosyal beceriler geliştirilebilmesi sağlanmaya çalışılır. Terapist burada doğal grup dinamikleri olan cesaretlendirme, öğrenme ve değişimi kullanır. Toplumsal beceri kazandırma amacıyla rol provası, model olma, yeni davranış modellerine öncülük yapma, beceri geliştirme gibi yöntemler kullanılır. Ayrıca bilişsel alandaki bozulmaları azaltmaya yönelik olarak da zihinsel işlevler, bellek, dikkat, algı, kavramsallaştırma ve duyguyu ifade edebilme gibi konular üzerinde çalışılır.

Tedavide amaç iç görü kazandırmak, davranışlarda değişiklik sağlamak, toplumsal destek alanlarını çoğaltmak. boş zaman etkinliklerine katılımı arttırmak biçiminde özetlenebilir Tedaviler düzenli, planlanmış oturumlar biçiminde, sınırlı sayıda kişinin katılımıyla gerçekleşir.

4. Aile tedavileri:

Şizofreni kişiyi olduğu kadar aileyi de derinden etkileyen bir rahatsızlıktır Şizofreninin yarattığı bunaltının şizofreni si olan kişiye ve yakınlarına yüklediği zorlukların gerilimi yeniden ona yansıyarak rahatsızlık sürecini olumsuz etkilemesini önlemek amacıyla uygulanır. Rahatsızlığın oluşması ve ortaya çıkmasındaki aileye ait hazırlayıcı etmenleri anlamaya, rahatsızlığın ailede yarattığı olumsuzlukları ve güçlükleri ortadan kaldırmaya yönelik bir tedavi yöntemidir. Ailenin rahatsızlığı doğru anlamasını, akılcı bağlantılar kurmasını, olumlu tutumlar ve gerçekçi beklentiler geliştirmesini olanaklı kılar.

Aile tedavilerinde,

- Rahatsızlık konusunda bilgi sağlama,

- Ailenin kaygılarının, çatışmalarının anlaşılması ve dile getirilmesine olanak sağlama,

- Ortaya çıkan sorunları çözme, çözüm yollarını geliştirmeye yönelik bir zemin hazırlama, seçenekler oluşturma, kullanılabilir öğütler verme,

- Rahatsızlığa karşı dayanma gücünü arttırma,

- Aile içi duygu dışa vurumunun uygun biçimde yapılmasını sağlayarak iletişim becerilerini geliştirme amaçlanmaktadır.

Aile yaklaşımları iki büyük alanı hedef almıştır: Belirtilerin bastırılması ve hastalığa yönelik ailesel-toplumsal tepkileri olumlu yönde geliştirme. Ailede rahatsızlığa ilişkin olumsuz duyguların yüksek düzeyde dışavurumu rahatsızlığın ilerlemesinde ve alevlenmesinde önemli bir paya sahiptir. Bu nedenle şizofreni si olan kişinin yakınlarının bireysel kaygılarının, çatışmalarının dile getirilmesi; çözüm yollarının tartışılması; rahatsızlığın doğası ve belirtileri,nedenleri,gidişi ve sonlanması konusunda bilgilendirmeyle olumsuz duygu dışavurumu azaltılır. Aile tedavilerinin bir yararı da şizofrenisi olan kişinin ve yakınlarının ilaç tedavisine ve diğer tedavilere uyumunu arttırmasıdır

5. Ortam tedavisi:

Bu yöntemle şizofrenisi olan kişinin yaşadığı yerlerin bir tedavi ortamı olarak kullanılması amaç edinilir. Kişinin tedavi görmekte olduğu yataklı tedavi kurumları, gündüz hastaneleri, psiko-sosyal tedavi merkezleri, çalıştığı iş yeri, yaşadığı sokak birer tedavi ortamı olarak kabul edilir Deneyimli bir ekip tarafından yürütülmesi gereken bir tedavi yöntemidir.

Psiko-sosyal tedavide uygulanan tedavi yöntemleri

Bu yaklaşımlar karşılıklı etkileşim içeren birbirine sıkı sıkıya bağlı alanlardır. onların sadece birini. sürdürmeye çalışmak, belirtilerin giderilmesi, sosyal iyileşme ve yaşam düzeyini arttırmaya yönelik katkıları yetersiz kılar. Bu nedenle psiko-sosyal tedavi yöntemlerinin birlikte uygulanması yararlıdır.

Şizofreninin tedavisinde psikoanalitik yönelimli psikoterapi yaklaşımları

Şizofreninin zihinsel bozulma sürecinde çocukluk dönemine özgü büyüsel, gerçekliğe uymayan, neden sonuç ilişkileri gözetmeyen, bütün varlıklara canlılık atfeden ilkel düşünce süreçlerine doğru gerileme olur. Kişinin ruhsal enerjisi dış dünyadan ve kendi dışındaki varlıklardan geri çekilip kendi bedenine aktarılır. Bu da kişinin içe kapanmasına, kendi yarattığı dünyada tek başına yaşamasına neden olur. Şizofrenisi olan kişide ortaya çıkan bilinçdışı çatışmaların rahatsızlığa neden olduğu düşüncesindeki bazı psikoterapistler derinde yatan bilinçdışı çatışmaları yüzeye çıkarıp onlardan arınarak rahatsızlık belirtilerinin ortadan kaldırılabileceğine inanırlar. Bu yaklaşımın kişinin zaten çok kırılgan olan benliğinin dağılmasına yol açabileceği görülmüş ve şizofrenide psikodinamik yönelimli psikoterapi yöntemleri yerine destekleyici yaklaşımların daha yararlı olduğu kabul edilmiştir.

Şizofrenide psiko-sosyal rehabilitasyonun amaçları

Rehabilitasyonun iki temel amacı:

1. İşlevsel yeti yitiminin azalmasına, giderilmesine yönelik eğitim vermek ve deneyimleri arttırmak,

2. Toplumsal ilişkilerle ilgili elverişsizlikleri ortadan kaldırmaya yönelik çevresel destek sistemlerini arttırıcı olanaklar geliştirmektir. Rehabilitasyon programları ve servisleri; mesleki rehabilitasyon servisleri, tedavi evleri ve psiko-sosyal rehabilitasyon merkezlerini içermektedir.

Şizofrenisi olan kişinin yaşamını etkileyen en önemli sorunlardan biri işsizlik, çalışmama durumudur. Bu nedenle mesleki rehabilitasyon şizofreninin rehabilitasyonundaki en temel yaklaşım noktalarından biri olmaktadır. Bu programlar hastanelerdeki çalışma alanlarında, işe odaklanmış ve mesleki yetileri geliştiren ya da yitimi azaltan bir içerikle gelişmektedir. Psiko-sosyal rehabilitasyonun gerçekleştirildiği en temel uygulama ise gündüz hastanesi uygulamalarıdır. Şizofrenisi olan kişinin mesaiye gider gibi gittiği bu ortamdan bireysel ve grup halinde uygulanan psikoterapilerin başında da daha yaygın biçimde psiko-sosyal rehabilitasyona yönelik programlar uygulanmaktadır.

Bireyler gün boyunca sorumluluk alarak çay ocağı, büfe gibi küçük çaplı işletmeleri çalıştırma, bütçe yapma, bankaya gitme gibi bazı işleri yürütmek, bazı kurslar ve eğitim programlarına devam etmek, yeni durumlarına uygun bir takım işleri öğrenmek ve becerilerini geliştirmeye yönelik uğraşı terapisini sürdürmek gibi etkinliklerde bulunmaktadırlar

Kişilerin yeniden hastaneye yatmalarını önlemeye yönelik girişimler de rehabilitasyonun kapsamındadır. Şizofrenisi olan kişinin mahallesinde, iş yerinde, yaşamını sürdürmekte olduğu bütün alanlarda temel yaşam gereksinmelerini karşılamaya, sorunlarını çözebilme ve rahatsızlığıyla başa çıkma becerilerini geliştirebilmeye, toplumsal destek sistemlerini devreye sokabilmeye yönelik uğraşlar söz konusudur. Rehabilitasyon programlarının uygulanması daima bir ekip çalışmasını gerektirir. Şizofrenisi olan kişiler bu ekibin en vazgeçilmez parçasıdırlar.

Ülkemizde durum

Psikiyatrinin gelişmesi ile beraber "depo hastanelerinin" kapanması ve toplum içinde tedavinin benimsenmesi rehabilitasyon programlarını son derece önemli hale getirmiştir. Türkiye'de rehabilitasyona yönelik çabalar oldukça sınırlıdır. Yakın tarihte çok dar olanaklarla gündüz hastanesi oluşturmaya çalışan klinikler olmuş, fakat bunlar bireysel çabalar olmaktan öteye gidememiştir Türkiye'de özellikle ruh sağlığı alanı ile ilgili yasal düzenlemelerin yetersiz olması, resmi sağlık politikalarının bu soruna hemen hiç değinmemesi psiko-sosyal rehabilitasyon çalışmalarının gelişememesinin en önemli nedenleri arasındadır.

Kalıtımın rolü

Şizofrenide kalıtımın rolü vardır. Babada ya da anne de şizofreni varsa çocukta olma oranı %10-12'dir, yani onda bir ihtimaldir. Eğer uzak akrabalarda şizofreni varsa çocukta şizofreni görülme oranı yirmide bir ihtimale kadar düşer.

"Şizofreni si olan birinin çocuğu da kesinlikle şizofreni olacak" demek bu nedenle yanlıştır.

Şizofreninin fark edilişi

Şizofreni kendisini insanın dış görünümünde, konuşmasında, duygularını ifade etmesinde, davranışlarında ve düşüncelerinde yaptığı değişiklikler ve bunların toplumsal yansımalarıyla belli eder.

Şizofrenisi olan bir insanın dış görünümünde ki değişiklikler

Giyim kuşama özen, kendisine bakım azalabilir ve alışagelmişin dışında giyim görülebi­lir. Bazılarında yüz ifadesi donuklaşır. Bazı kimselerin ise dış görünümünde rahatsızlık öncesi ve sonrasında herhangi bir farklılık olmayabilir.

Duygular

Mimikler ve jestlerde azalma, çevrede olup bitenlere karşı ilgisizlik görülebilir. Ancak bu durum o insanın duyguları olmadığı anlamına gelmez. Burada söz konusu olan duyguların dışavurumunda sorun olmasıdır.

Yüz ifadesinde herhangi bir donukluk olmaksızın bazı kimselerin duygusal çökkünlük, bunaltı, endişe, kaygı ya da öfke içinde oldukları gözlenebilir.

Konuşma

Şizofreni aramızdan insanların, eşimizin, çocuğumuzun, akrabalarımızın yaşayabileceği bir rahatsızlıktır. Bu nedenle şizofrenisi olan insanların bizden tamamen farklı bir tür olarak görmememiz gerekir.Şizofreni için yüzde yüz tipik olan bir belirti yoktur.

Konuşma da bunlardan biridir. Bazen konuşmada bir dağınıklık görülmez, konuşma anlaşılır bir çerçevededir ve rahatlıkla diyalog kurmaya imkan verir. Bazılarında ise dağınık ve muğlaktır, yer yer kopmalar içerir, kendisine özgü anlamı olan sözcüklerle, gereksiz ayrıntılarla doludur, belirli bir mantık örgüsünü izlemez, sözcükler arasında anlam bütünlüğü kurulamayabilir

Davranışlar

Yalnız yaşamaya, toplumsal yaşantıdan elini eteğini çekmeye doğru bir eğilim ortaya çıkabileceği gibi tam tersine yakınlarına bağımlılıkta artma da görülebilir. Toplumsal normlar çerçevesinde dışardan bir bakışta amaçsız ve anlamsız gibi görünen davranışlar bulunabilir. Yerinden hiç hareket etmeme, devamlı bir noktaya bakarak hiç konuşmama ya da işbirliği kurma taleplerini sürekli olarak karşılıksız bırakma görülebilir.

Özellikle rahatsızlığın alevlendiği dönemlerde banyo yapmak, tıraş olmak, makyaj yapmak gibi günlük alışkanlıklarda değişme gözlenebilir.Kimi zaman mal mülke, kendisine ya da başkalarına yönelik saldırgan davranışlar olabilirse de can güvenliğine yönelik saldırganlığa normal kabul edilenlerden daha fazla oranda rastlanmamaktadır.

Şizofrenisi olan bir insanın düşüncesi

Bazıları başkalarından zarar görecekleri endişesi içinde takip edildiklerini, öldürüleceklerini, insanların kötü maksatlarla kendileriyle uğraştıklarını düşünebilirler. Bu nedenle dışarı çıkmaktan korkabilir eve kapanabilirler, zehirleneceklerini düşünerek yemek yemeği, ilaç içmeyi reddebilirler

Bir kısmı kendileriyle ilgili yayın yapıldığı düşüncesiyle televizyondan, gazetelerden rahatsız olabilirler ya da düşüncelerinin çalındığını, okunduğunu iddia edebilir Kimileri ise kendi bedenleri ile dış dünya arasındaki sınırın silindiğini, bedensiz olduklarını, varolmadıklarını ya da ellerinin, yüzlerinin ve vücutlarının diğer bölümlerinin değiştiğini ve onların kendilerine ait olmadığını düşünebilirler Bazı olağanüstü yetenekleri olduğunu söyleyebilirler.

Emreden, hakaret eden, hareketlerini yorumlayarak yönlendiren hayali sesler duyduklarını ya da kendi düşüncelerinin dışarıdakiler tarafından duyulduğunu iddia edebilirler. Bu seslere yanıt vererek karşılarında biri varmışçasına kendi kendileriyle konuşabilirler, Uyanıkken gözlerinin önüne çeşitli görüntüler geldiğini ifade edebilirler.

Hiç yorum yok: