24 Ekim 2007 Çarşamba

HEGEL

Georg Wilhelm Friedrich: Büyük bir sistem kurarak, Kant'in imkansiz oldugunu söyledigi seyi gerçeklestirmis, yani rasyonel bir metafizik kurmus olan ünlü Alman filozofu. 1770-1831 yillari arasinda yasamis olan Hegel'in temel eserleri: Phanomenologie des Geistes (Tinin Fenomenolojisi), Wissenschaft der Logik (Mantik Bilimi), Enzyklopadie der Philosophischen Wissenschaften im Grundrisse (Felsefi Bilimler Ansiklopedisi), Grundlinien der Philosophie des Rechts (Hukuk Felsefesinin Ilkeleri). Metafizigi: Alman idealizminin kurucusu olan Kant, aklin kendisinin a priori kategorileri ve bilginin formlarini, kaliplarini sagladigi için, bilginin mümkün oldugunu söylemisti. O bilginin, bu a priori kaliplarinin insandan, içeriginin ise dis dünyadan, insanin disindaki gerçeklikten geldigini savunmustu.


Buna göre, insan zihni, bilgiye a priori, deneyden bagimsiz olan formlari, kategorileri saglar, bu formlarin malzemesi, içerigi ise insandan bagimsizdir, disaridan gelir. Hegel, iste bu noktada bilginin formlari kadar içeriginin de zihnin eseri, ürünü olmasi gerektigini savunur. Demek ki, bilginin tüm ögeleri zihnin eseridir. Hegel'e göre, insan, bilgide kendisinin disinda olan, kendisinin yaratmadigi ve insandan bagimsiz olan bir dünyayi tecrübe etmektedir. Bu dogal dünya bütünüyle zihnin eseridir, fakat biz insanlarin zihinlerinin eseri degildir; bilgimizin nesneleri bizim zihinlerimiz tarafindan yaratilmamistir.

Bundan Hegel'e göre, su sonuç çikar: Bu dünya, bu dünyayi meydana getiren ve bilgimizin konusu olan nesneler, sonlu bireyin, insanin zihninden baska bir zihnin eseri olmalidir. Bilginin nesneleri ve dolayisiyla bütün bir evren mutlak bir öznenin, mutlak bir Zihin, Akil ya da Tinin ürünüdür. Hegel'in Tin, Geist, Ide, Mutlak, Mutlak Zihin adini verdigi bu tinsel varlik, tüm bireysel, sonlu insan ruhlarinin disindaki nesnel bir varlik olup, Tanri'dan baska bir sey degildir. Hegel, Mutlak Zihnin, Geist'in özüne, insan akli tarafindan nüfuz edildigine inanir, çünkü Mutlak Zihin, insan aklinin isleyisinde oldugu kadar, dogada da açiga çikar. Yani, Geist kendisini Hegel'e göre, dogada ve insan aklinda ifade eder. Ona göre, gerçekligin tümü yalnizca bir Ide, Mutlak ya da Nesnel Akil, bir Mutlak Tin araciligiyla anlasilabilir. Bu Mutlak Akil, dünya tarihi boyunca bir evrim süreci içinde olmustur. Mutlak Akil askin, kendi kendisine yeten, kendi kendisinin mutlak olarak bilincinde olan, tam olarak bagimsiz bir varlik olmaya çalismaktadir.

Söz konusu evrim süreci, mutlak Aklin tam olarak rasyonel ve anlasilir bir varlik haline gelme çabasidir. Düsünce ile varligin, mantik ile metafizigin bir ve ayni gerçekligin iki farkli yüzü oldugunu söyleyen Hegel'de Mutlak Zihin statik bir varlik degil, fakat dinamik bir süreçtir. Bu Mutlak Zihin, dünyadan ayri bir varlik degil, fakat özel bir bakis açisindan görüldügünde, dünyadir. Hegel'in dinamik bir süreç olarak betimledigi bu mutlak varlik, onun diyalektik adini verdigi üçlü adimlardan olusan hareketlerle degisir ve gelisir. Iste dünya, varlik, kültür ve uygarlik dedigimiz hersey, Mutlak Zihnin üçlü adimlarindan olusan diyalektik hareketlerinden meydana gelir. Evren, kendisinde mutlak Aklin amaçlari ya da hedeflerinin gerçeklestigi bir evrim sürecidir. Hegel'in bu anlayisi, teleolojik ya da organik bir anlayistir.

Evrimde en önemli sey, baslangiçta varolandan ziyade, sonuçta ortaya çikandir. Hakikat bütündedir, ama bütün yalnizca evrim süreci tamamlandiginda gerçeklesir. Mutlak olan özü itibariyle bir sonuç, bir tamamlanmadir. Felsefe, buna göre, sonuçlarla ilgilenir; o, bir evrenin baska bir evreden nasil zorunlu olarak çiktigini göstermek durumundadir. Bu hareket dogada ve hatta tarihte bilinçsiz olarak gerçeklesir. Hegel'e göre, düsünür bu sürecin bilincinde olabilir; o bu süreci betimleyebilir. Düsünür evrenin anlamini bildigi, evrensel dinamik aklin kategorilerini, islemlerini yakaladigi zaman, en yüksek bilgi düzeyine yükselir. Filozofun zihnindeki kavramlarin diyalektik evrimi, dünyanin nesnel evrimiyle çakisi; öznel düsüncenin evrimi ve kategorileri, evrenin kategorileriyle bir ve aynidir. Düsünce ve varlik özdestir. Yöntem: Mutlak varligin bilgi ya da düsünce süreciyle dogal süreci kapsayan gelisme süreci, Hegel'e göre, diyalektik yoluyla gerçeklesir. Diyalektik, hem düsünmenin hem de bütün varligin gelisme biçimidir. Düsünme de varlik da hep karsitlarin içinden geçerek, karsitlari uzlastirarak gelisir. Felsefenin görevi seylerin dogasini anlamak, seylerin dogasinin, varolusunun, özünün ve amacinin ne oldugunu bildirmek ise eger, felsefenin yöntemi bu amaca uygun bir yöntem olmak durumundadir.

Yöntem, evrendeki rasyonel süreci yeniden yaratip ifade etmelidir. Bu amaca ise, Hegel'e göre, gizemli bir biçimde, dahinin sezgileriyle veya daha özel bir yolla ulasilamaz. Hegel felsefenin, Kant'in da belirtmis oldugu gibi, kavramsal bilgi oldugunu öne sürer. Fakat biz gerçekligi soyut kavramlarla tüketemeyiz; zira gerçeklik, soyut kavramlarin geregi gibi yansitamayacagi, hareket halindeki dinamik bir süreçtir. Çünkü gerçeklik olumsuzlamalarla, çeliskilerle ve karsitliklarla doludur. Bir seyi gerçekte oldugu sekliyle anlatabilmek için, Hegel'e göre, onun hakkindaki tüm dogrulari ifade etmemiz, onun tüm çeliskilerini belirtmemiz ve bu çeliskilerin nasil uzlastirildigini göstermemiz gerekir. Bu ise, diyalektik yöntemle olur.

Buna göre, düsünce diyalektik olarak ilerlediginde, en basit, en soyut ve içerik bakimindan en bos olan kavramlardan daha kompleks, daha somut ve daha zengin kavramlara dogru ilerler. Hegel'in diyalektik yöntem adini verdigi bu yönteme göre, biz ise soyut ve tümel bir kavramla baslariz (tez); bu kavram bir çeliskiye yol açar (antitez); birbirlerine çelisik olan bu iki fikir, ilk iki kavramin bir birligini ifade eden üçüncü bir kavramda uzlastirilir (sentez). Yeni kavram da yeni birtakim problem ve çeliskilere yol açar, öyle ki bunlarin da baska kavramlarda çözümlenmesi gerekir. Diyalektik süreç, bundan dolayi kendisinde tüm karsitliklarin hem barindigi ve hem de çözüldügü, nihai ve en yüksek kavrama ulasilincaya kadar sürer. Bununla birlikte, tek bir kavram, en yüksek kavram bile olsa, bütün bir gerçekligi göstermez. Tüm kavramlar yalnizca kismi dogrulardir. Bilgi bütün bir kavramlar sisteminden meydana gelir. Dogruluk ve bilgi, tipki rasyonel gerçekligin kendisi gibi, canli bir mantiksal süreçtir. Buna göre, bir düsünce zorunlu olarak baska bir düsünceden çikar; bir düsünce, baska bir düsünce meydana getirmek üzere kendisiyle birlesecegi düsüncede, bir çeliskiye yol açar. Diyalektik hareket düsüncenin mantiksal olarak kendi kendisini açmasidir.

Hegel'e göre, filozofun yapmasi gereken sey, düsüncenin tanimlanan sekilde kendi mantiksal akisini izlemesine izin vermektir. Bu süreç tam olarak ve geregi gibi gerçeklestirildiginde, dünyadaki süreçle bir ve ayni olan bir süreçtir. Hegel'e göre, Mutlak'in, Geist'in diyalektik hareketinin birinci adiminda O, kendisindedir. Burada Geist, henüz bir imkanlar ülkesidir. O, kuvve halinde olan gücünün henüz gerçeklestirmemistir (Tez). Bununla birlikte, onun kendisini bilmesi, tanimasi için, Geist'in kendisine bir gerçeklik kazandirmasi gerekir. Geist, Mutlak Zihin bu amaçla kendisini ilk olarak dogada gerçeklestirir (Antitez). Doga, dünya dedigimiz sey, Hegel'e göre, karsitlasmis, farklilasmis hale gelen mutlak varliktir. Soyut ve farklilasmamis halde bulunan Ide'nin tek tek varliklar haline gelerek kendi disinda bir varlik haline dönüsmesidir. O, simdi kendisinden baska bir sey olmus, özüne aykiri düsmüstür. Geist, Mutlak Zihin dogada kendisine yabancilasmis, kendi özü ile çelisik bir duruma düsmüstür.

Bu çeliski, diyalektik sürecin üçüncü basamaginda, kültür dünyasinda ortadan kalkar (Sentez). Bununla da, Geist yeniden kendini bulur, kendine döner, ancak o, bu kez bilincine tam olarak varmis, özgürlüge kavusmus durumdadir. Çünkü, Geist'in yasasi, dogal dünyada zorunluluk, buna karsin kültür dünyasinda özgürlüktür. Kültür felsefesi: Geist, kendisini kültür dünyasinda diyalektigin üçlü hareketi geregince, Sübjektif Geist (Öznel Ruh), Objektif Geist (Nesnel Ruh) ve Mutlak Geist (Mutlak Ruh) olarak açar. Buna göre, subjektif Geist en alt düzeyinden en üst düzeyine kadar insan ruhunu meydana getirir. Geist, kendisine yönelmis özgür bir varlik, kendisini bilip taniyan bagimsiz bir gerçeklik haline gelmek için, dogadan yavas yavas siyrilir. O, henüz gelismemis bir ruh halindedir ve bu haliyle antropoloji biliminin arastirma ve inceleme konusu olur. Ruhun henüz dogadan tümüyle siyrilamadigi bu asamada, ona karsilik gelen kavrayis biçimi duyumdur.

Ruh, daha sonraki asamada 'duygu' ya da hissetmeye geçer. Hissetmenin en gelismis ve tamamlanmis sekli 'kendini hissetme'dir ve bu bilince giden bir ara basamaktir. Bilinç, böylelikle duyum, algi ve anlayis asamalarindan geçerek kendini özgür bir Ben (Ruh, Zihin) olarak tanir. O, bundan sonra baska benleri de tanir ve kabul eder. Böylelikle, Geist kendisini Nesnel Ruh olarak gerçeklestirir ve ortaya ahlaklilik ve Devlet çikar. Bu durum benin kendi içinde kalmaktan kurtularak genel kurallara ve öznellikten nesnellige yükselmesi demektir. Böylece, herkes için geçerli olan, herkesi kavrayan nesnel Ruh ortaya çikmis olur. Tarih dedigimiz sey, Hegel'e göre, halklarda beliren Ruhun gelismesinden baska bir sey degildir. Tarihin belli bir aninda, belli bir halk, Ruhun gelismesini üzerine alir. Ruhun hukuk, devlet, ahlak ve tarih alanindaki bu nesnellesmesi boyunca kendine dönmesi, kendini tanimasi, mutlak Ruhun bilincine varmasi söz konusudur.

Özel isteklerin, tutkularin ve egilimlerin alaninda, herkes isçin geçerli nesnel ilkeleri ortaya koyarak, onlari hukuk, ahlak, devlet seklinde kabul eden Ruh, bütün kosullardan siyrilarak kendini tanimaya, kendi özünü farketmeye baslar. Böylelikle, Mutlak Ruh haline gelir. Mutlak Ruh da üç adimli bir hareketle gerçeklesir. Onun birinci asamasi sanat (tez), ikinci asamasi ise dindir (antitez). Buna karsin, onun üçüncü asamasi felsefedir (sentez). Felsefe, Hegel'e göre, hem sanatin hem de dinin asilmasi ve onlarin içlerinde tasidiklari hakikatin daha üst bir düzeyde kavranmasidir. Felsefe, Geist'i, mutlak varlik olarak kavrar ve onu hem maddi olmayan bir düsünce, hem de elle tutulup gözle görülebilen bütün varliklarin birligi olarak kavrar.

Hiç yorum yok: